20. Millî Eğitim Şûrası, dünyada ve Türkiye'de yaşanan gelişmelere bağlı olarak yeni ufuklar açmak, Türk millî eğitim sistemi için tavsiye kararları almak üzere Ankara'da toplandı.
7 yıllık bir aranın ardından gerçekleştirilen 20. Millî Eğitim Şûrası'nın açılış töreni, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın katılımıyla Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde yapıldı.
Konuşmasında 20. Millî Eğitim Şûrası'nı himayesine alarak açılışa katılım sağladığı için Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a şükranlarını sunan Millî Eğitim Bakanı Mahmut Özer, dünyadaki gelişmelerin eğitim sistemlerinin mevcut koşullarını değerlendirmeyi zorunlu kıldığını belirtti.
Eğitim politikalarına yön vermek amacıyla Millî Eğitim Şûrası'nın yirmincisini gerçekleştirmeye karar verdiklerini dile getiren Bakan Özer, şunları kaydetti:
"Bir eğitim sistemi, toplumsal ihtiyaç ve talepleri karşılayabildiği ölçüde başarılı, işlevsel ve demokratiktir. Toplumsal taleplerin yok sayılması veya daha kötüsü baskılanması durumunda ise ancak baskıcı bir eğitim sisteminden bahsedebiliriz. Geçmişte ülkemiz, bu baskıcı eğitim düzenlemeleriyle ne yazık ki sıklıkla karşı karşıya kaldı. Bugün eğitim sistemimizde üstesinden gelmeye çalıştığımız pek çok sorunun temelinde geçmişteki toplumsal taleplerden uzak ve baskıcı eğitim politikaları yatmaktadır. Bilhassa 1990'lı yılların sonlarına gelindiğinde cumhuriyet tarihinin en sert ve baskıcı eğitim müdahalelerine tanıklık ettik. Bireylerin ve toplumun kalkınması hedefinden uzak, millî ve manevi değerlerimizi dışlayarak topluma biçim vermeye çalışan bu politikalar, eğitim sistemimizi ileriye taşımaktan ziyade yerinde saymasına sebep olmuş, kronik sorunlar üretmiştir."
Özer, 20 yıldır eğitim alanında verilen en büyük mücadelenin bu kronik sorunların üstesinden gelerek Türkiye'yi daha ileriye taşımak olduğunu kaydetti.
Özer, 4+4+4 olarak bilinen eğitim yasasına değinerek şunları söyledi:
"2012 yılında çıkarılan 4+4+4 olarak bilinen eğitim yasası sayesinde, imam hatip ortaokulları toplumsal talep doğrultusunda yeniden açılmış, seçmeli din eğitimi dersleri getirilmiş, zorunlu eğitim süresi 8 yıldan 12 yıla çıkarılacak eğitimden daha çok evladımızın yararlanması sağlanmıştır. Bu bağlamda 2000 yılında ortaöğretimde okullaşma oranı yüzde 44 iken bugün itibarıyla bu okullaşma oranı yüzde 88'e ulaşmıştır. Özetle, eğitim sistemimiz daha demokratik ve daha kapsayıcı bir hâle gelmiştir. Bu vesileyle Türkiye'de eğitim sistemini daha demokratik hâle getirmede öncü rolü olan ve vesayet odaklarının tüm baskılarına rağmen milletimizin hassasiyetlerini eğitim politikalarına yansıtan Sayın Cumhurbaşkanımıza huzurlarınızda bir kez daha şükranlarımı sunuyorum."
Türkiye'de eğitimin toplumun geneline yayılmasına ilişkin benimsedikleri politikalar sayesinde eğitimin evrenselleştiğini belirten Özer, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Türkiye'de eğitimin gerçek anlamda halkın tüm kesimlerine yayılması ağırlıklı olarak son 20 yılda gerçekleşmiştir. Eğitimde yaşanan kitleselleşmeyle yapılan yatırımlar, Türkiye'nin sadece bir bölgesinde yoğunlaşmamış aksine tüm bölgeleri kapsayacak şekilde gerçekleştirilmiştir. Eğitimde kitleselleşme evresinden en fazla yararlanan kesimin toplumun sosyoekonomik olarak görece daha dezavantajlı kesim olması ise özellikle vurgulanmaya değerdir. Ayrıca şu hususun da altını özellikle çizmem gerekirse kitleselleşmeyle birlikte iddia edildiği gibi eğitim kalitesinde bir düşüş de yaşanmamıştır. PISA ve TIMSS gibi uluslararası önemli eğitim araştırmaları gösteriyor ki eğitim sistemimizin başarısı sürekli bir şekilde artmaktadır. Bugün gelinen noktada ülkemizin her bir köşesindeki çocuklarımız ve gençlerimiz, okul öncesinden yükseköğretime kadar eğitimin her kademesine erişim imkânına sahip olmuştur. 2000 yılında yükseköğretimdeki okullaşma oran yüzde 14'ler civarındayken bugün yüzde 44'lere ulaşmıştır."
20. Millî Eğitim Şurası'nın ana temasının "Eğitimde Fırsat Eşitliği" olarak belirlendiğine vurgu yapan Özer, şunları kaydetti:
"Bizlere düşen her bir çocuğumuzun kendi potansiyelini gerçekleştirebilmesi ve üretken bir birey olabilmesi için eğitim imkânlarından eşit ve adil bir şekilde yararlanmasını sağlamaktır. Eğitimde fırsat eşitliğini öyle güçlü bir şekilde sağlamalıyız ki çocuklarımızın okul dışı sosyal, ekonomik ve kültürel farklılıkları; onların eğitim sürecini ve geleceklerini doğrudan şekillendirmesin. Eğitimde fırsat eşitliğini öyle güçlü bir şekilde sağlamalıyız ki ailelerinin sosyo-ekonomik arka planı çocuklarımızın eğitim sürecinde adaletsizliğe yol açmasın. İşte bu hedef doğrultusunda ilerlerken Türkiye'nin ortak aklını, ortak ufkunu karar alma sürecimize dâhil etmek istedik. Bu amaçla gerçekleştireceğimiz 20. Millî Eğitim Şurası'nın ana temasını da özellikle "Eğitimde Fırsat Eşitliği" olarak belirledik."
Amaçlarının eğitimde yapılan önemli iyileştirmelerden ve devasa altyapı yatırımlardan sonra eğitimde niteliği artırmak ve her bir çocuğun nitelikli eğitime erişimini sağlayabilmek olduğunu belirten Özer şunları söyledi:
"Bilhassa yaşadığımız bu salgın sürecinde eğitimde fırsat eşitliği gibi tüm dünyanın üzerinde tartıştığı ve önemli adımlar attığı bir meselede paydaşlarımızın görüşlerini almak bizim için daha da kritik hâle gelmiştir. Küresel rekabet ortamında ülkeler arasında büyük bir yarış var. Ülkeler sadece ekonomik olarak rekabet etmiyorlar, aynı zamanda eğitim sistemleri açısından da sürekli rekabet içerisindeler. Hemen her ülke eğitim sistemini iyileştirmek için çok büyük çabalar gösteriyor ve devasa bütçeler ayırıyor. Bunun temel sebebi, eğitime yapılan yatırımın ülkenin her yönüyle kalkınmasında geleceğe yapılan en önemli yatırım olmasıdır. Yapılan araştırmalar gösteriyor ki hem iş piyasasının ihtiyaç duyduğu becerilerin sağlanmasında hem de genç işsizliğin azaltılmasında mesleki ve teknik eğitim, stratejik bir öneme sahiptir. Bu bağlamda önceliğimiz 1999'da yürürlüğe giren ve 10 yıldan fazla yürürlükte kalan kat sayı uygulaması adaletsizliğinin bitap düşürdüğü mesleki ve teknik eğitimini daha fazla iyileştirmek ve eğitim, üretim, istihdam çevrimini daha güçlü hâle getirmektir. Bu çerçevede mesleki ve teknik eğitimi Türkiye'nin geleceği açısından stratejik bir mesele olarak görüyor ve şûrada kapsamlı bir şekilde tartışılmasını istiyoruz."
Yapılan araştırmaların eğitimde niteliği artıracak en önemli unsurun öğretmenler olduğunu vurgulayan Özer, bu sebeple şûrada tartışılıp geliştirilmesini istedikleri üçüncü gündemin "Öğretmenlerin Mesleki Gelişimleri" olduğunu söyleyen Özer, öğretmene yapılacak her yatırımın eğitim sisteminin başarısını doğrudan etkileyeceğini kaydetti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın 24 Kasım Öğretmenler Günü'nde müjdesini verdiği Öğretmenlik Meslek Kanunu'nun meclise sunulacak olmasından dolayı büyük bir memnuniyet duyduğunu dile getiren Bakan Özer, şûranın tüm eğitim camiasına ve ülkemize fayda getirmesini diledi.
3 Aralık'a kadar sürecek şûranın birinci gün açılış töreninin ardından divan toplantısı düzenlenecek. İkinci gün özel ihtisas komisyonu çalışmaları ile sürecek şûranın son gününde özel ihtisas komisyon raporları genel kurula sunularak tavsiye kararları oylanacak.